Organik Tarım Çevre İçin, Ekolojik Ürünlerin İnsan Sağlığı İçin Önemi
Dünya evrenin en özel gezegeni, insan dünyanın en özel canlısıdır. Yaşam insanlara verilmiş en güzel hediye, sağlık en değerli hazinesi, temiz, sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşamak en temel hakkıdır. Canlıların yaşama süresi olgunlaşma yaşının 7 katıdır. Buna göre insan ömrü 140 yıldır. Buna rağmen insan bağımlı olduğu doğayı koruyup onunla uyumlu yaşamak yerine onu değiştirmeyi tahrip etmeyi, kirletmeyi, kaynaklarını bencilce yok etmeyi seçtiği için, evrenin bilincinin ona tanıdığı yaşam süresinin çok az kısmından yararlanabilmektedir. Hem de sağlıksız bir şekilde. Sağlıklı bir yaşam için iyi bir genetik mirasa, temiz ve bol oksijenli havaya, güneşe, temiz ve sağlıklı suya, kalın ve bitek bir toprak tabakasına, bitki örtüsü ve diğer canlılara, olumlu düşüncelere, dinlenme ve uykuya, egzersizlere, sevginin, bilginin, emeğin yönettiği güvenli, adaletli, bölüşümcü ve sömürüsüz bir ülkeye ve dünyaya, en önemlisi de doğanın kurallarına ve döngüsüne uyularak zararlı bileşenler kullanılmadan üretilen ve doğal hali korunmuş besinlerle dengeli ve bilinçli bir beslenmeye ihtiyaç vardır. Dünyamızın yaşı yaklaşık 5 milyar yıldır. İnsanın dünya sahnesine çıkması bundan 1.5-2 milyon yıl öncedir. İlkel insandan günümüz insanına kadar geçen süre insanlık tarihinin %99’unu kapsar. İnsanlar dünya sahnesine çıktığı dönemde doğada her şey mükemmel bir denge içindeydi. Önceleri sadece toplayıcılık ve avcılıkla yaşamını sürdüren insan daha sonra tarımı ve hayvanları evcilleştirmeyi keşfetti. Yerleşik hayata geçti, kendi gıdasını üretmeye başladı. Beyinsel değişimi geliştikçe doğayı kendi istediği ve ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirmeye başladı. Hayvanlara, bitkilere ve doğaya yoğun olarak müdahale etti. Buharlı makinaların icadıyla bilim ve teknolojide geliştikçe bu gelişmeleri sanayi yanında tarımda da kullanmaya başladı. Doğayı hızla tüketmeye, tahrip etmeye ve kirletmeye başladı. Bu arada nüfus hızla arttı. Artan nüfusu beslemek bahanesiyle önce tarım ilacı ve sentetik gübreyi devreye soktular. O zaman dünya nüfusu 2 milyar aç insan 1 milyardı ülke ve ülkelerarası rekabet; en önemlisi üretimin amacının ihtiyacın karşılanmasından çıkıp kar amacına dönüşmesiyle yani kapitalist sistemin etkisiyle birim alandan daha fazla verim almanın peşine düştü. Amaç yine dev şirketlerin çıkarları idi. Açlığın sebebi ise ülke içi ve kıtalararası gelir dağılımdaki uçurum idi. Çevre ve insan sağlığını hiçe sayarak. Tarımda sentetik kimyasal gübreler, zehirli tarım ilaçları ve hormon kullanmaya başladı. 1900 lü yılların başlarında başlayan bu uygulamalarla ürün miktarında bir patlama yaşandı. 1950 li yıllarda bu artış “Yeşil devrim” olarak nitelendirildi. Bu şekilde yapılan üretim yaygın, geleneksel ve konvansiyonel tarım olarak adlandırıldı.
Ama bu uygulamaların çevre, toprak, hayvan ve insan üzerindeki olumsuz etkileri görülmeye başlandı. Toprağı sentetiklerle sürekli aşırı üretime zorlamak, onu tükenmez bir kaynak olarak görüp vermeden almak, onu bir canlı olarak değil de bir sünger gibi görmek ve aşırı işlemek onun fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısını bozdu. Organik madde ve canlılığını kaybedip besin dengesinin bozulması sonucunda, tuzlanma ve çoraklaşma gibi sorunları beraberinde getirdi. Bazı ileri görüşlü Avrupalı tarımcılar bu gidişatın durdurulması gerektiğine karar verdiler. Aslında bu fikri ilk olarak 1910 da İngiliz Albert Howart ortaya atmıştı. 1940 yılında yazdığı tarımsal vasiyetinde karşıt bir üretim şekli olan organik tarım fikrini pekiştirdi. Daha sonra alman Rudolf Steiner, İsviçreli Muallar ve Rusch, Fransız Lemaire ve Boucher felsefenin Avrupa’daki diğer öncüleri oldu. Rachel Carsel’in 1962 yılında yazdığı “Sessiz bahar” adlı kitap,1970 yılında kutuplardaki fokların kuyruklarında önemli miktarda DDT birikimine rastlanması dönüm noktası oldu. Avrupalı bazı çiftçiler bilinçli tüketicilerin talep etmesiyle ekolojik, organik, biyolojik ve alternatif gibi değişik isimler verilen üretim şekline geçtiler. Amaç ürünün miktarı değil kalitesi ve sağlıklı olmasının yanında üretim sırasında çevreye zarar vermemekti. Önceleri yakın çevresindeki meraklıları tarafından tüketilen ürünler 1980 yılından itibaren ticari boyut kazanıp hızla gelişen on milyarlarca dolar ticaret hacmine ulaşan dev bir sektöre dönüştü.
Hoşça Kalın!
Hüseyin Serdar Tanal – Ekolojik tarım üreticisi ve danışmanı, Akçaeniş Köyü Çevre-Kültür-Kalkınma ve Dayanışma Derneği kurucu başkanı araştırmacı yazar, çevre – kültür gönüllüsü – doğaperest.